YÖK’ün düzenlediği “İlim Ahlakından Bilimsel Etiğe” çalıştayı İstanbul’da yapıldı

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Yükseköğretim Kurulu tarafından “İlim Ahlakından Bilimsel Etiğe” konulu bir çalıştay düzenlendi. Hazırlık kısmında İstanbul Bilimler Akademisi’nin de yer aldığı çalıştaya yükseköğretim kurum idarecileri akademisyenler ve araştırmacılar katıldı.

Gün boyu süren ve üç oturumdan oluşan çalıştayın açılış konuşmasını YÖK üyesi Prof.Dr. Mustafa Çiçekler yaptı. Çiçekler konuşmasında YÖK olarak üniversitelerin ihtisaslaşması, doktora projeleri, araştırma görevlilerinin yurt dışına gönderilmesi gibi yükseköğretimde kaliteyi artıracak yeni projeler üzerinde çalışmalar yürüttüklerini ayrıca bilimsel faaliyetlerin ve akademik süreçlerin daha nitelikli hale getirilebilmesi için ilim ahlakı ve bilimsel etik konusunu da son derece önemsediklerini ifade etti. Bu kapsamda bu çalıştay vesilesiyle önemli sonuçlara ulaşılacağına inandığını belirtti. Çiçekler konuşmasının sonunda çalıştaya olan katkılarından dolayı İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Bilimler Akademisi’ne teşekkürlerini dile getirdi.

Açılış konuşmasının ardından oturumlara geçildi. Sabah oturumunda yükseköğretimde ilim ahlakı ve bilimsel etikle ilgili tebliğler sunuldu.

Moderatörlüğünü Merkez Bankası meclis üyesi Prof. Dr. Sabri Orman’ın yaptığı bu ilk oturumda TÜBA üyesi Prof. Dr. Fatih Andı zihniyet ve algı boyutuyla ilim ahlakını ele alırken, Haliç Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Abdurrahman Eren hukuki yönüyle ilim ahlakı konusuna ilişkin bir sunum yaptı. Bu oturumun son tebliğinde ise, YÖK Denetleme Kurulu başkanı Prof. Dr. Gülfettin Çelik uygulama boyutunda ilim ahlakı konusunda bir tebliğ sundu.

Oturumun açılışında Sabri Orman, son dönemde ilim ahlakının yeniden gündeme gelmiş olmasının önemine dikkat çekti. Yükseköğretimde ilim ahlakının ve intihal olayının endişe verici bir düzeyde olduğunu belirtti. Bu çalıştayla ilim ahlakının tekrar gündeme getirilmiş olmasının yükseköğretimde normale dönüş için önemli bir adım olduğuna işaret etti.

Oturumda zihniyet ve algı boyutuyla ilim ahlakını ele alan Fatih Andı, konuşmasında öncelikle kavramların bir dünya görüşünü yansıttıklarına dikkat çekerek “ilim ve bilim”, “ahlak ve etik” arasında yaslandıkları dünya görüşü itibariyle önemli farklar bulunduğuna; bu kavram çiftlerinin dinilik – sekülerlik ve geleneksellik – modernlik bağlamında farklı dünya görüşlerinden beslendiklerine işaret etti. Bu bağlamda modern dünyada modern seküler düşüncenin bilim, sanat ve etik aracılığıyla bir tabulaşma, bir tahakküm imkanı bulduğunu belirtti. Andı, bugün iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın, güzel ve çirkinin dini ve ahlaki olandan sıyrılarak modern bilim ve sanat aracılığıyla, seküler bir bakış açısıyla tanımlandığını ifade etti. Bu noktada bugün bilim, sanat ve etiğin kendi doğruluğunu kendisinin sorguladığı bir iç mekanizma ile hem bir otorite ve tahakküm hem de bir manipülasyon aracına dönüşebildiğine dikkat çekti.

Andı konuşmasında bu kavramsal tartışmanın ardından bilimsel araştırma ve yayın ahlakı konusuna eğilerek öncelikle bu alanda karşılaştığımız sorunları intihal, dublikasyon, uydurmacılık, oto-intihal, özensiz ve hatalı araştırmalar yapma vb. şeklinde özetledi. Bu sorunların giderek artma eğiliminde olduğunu ifade etti. Andı ardından ahlaki sorunların ortaya çıkmasının sebepleri üzerinde durdu. Hızlı üniversiteleşme süreci ile atama ve yükselmedeki kriterlerin bu sorunların ortaya çıkmasında etkili olabileceğini söyledi. Akademisyenliğin son dönemde bilimden ziyade mesleki kazanç konumuna gelmiş olduğunu ve bu durumun ahlaki sorunların oluşmasına yol açabileceğini belitti. Andı konuşmasında devamla: “Bilgiye ulaşma imkanlarının sınırsız çoğalması da bu ahlaki ihmalleri tetikleyen bir neden olarak değerlendirilebilir. Akademiye medyatik ortamın müdahalesi de etkilidir. Bu müdahale sonucunda medya popülizminin doğmuş olması bilginin günübirlik bir tüketim malzemesi haline gelmesine sebep olmuştur. Kontrol mekanizmalarının sınırlılığı da aynı şekilde ahlaki ihmalleri tetikleyen unsurlar arasındadır. Bu ihmallere karşı kişinin ve toplumun da kayıtsızlığı, ahlaki sorunların oluşmasında etkili olan bir başka unsurdur. İdeolojik sebepler olarak tanımlayabileceğimiz mahalle baskısı, ahbap-çavuş ilişkisi, kayırmacılık ve ayrıca öğretim üyesi zarureti gibi durumlar da söz konusudur. Ahlaki ihlallerde önemli bir sebep olarak bilimsel teşvik ödeneğinin istismarı da zikredilmelidir. Bilimsel etkinliklerin istismarında ise kazanç ve yükselme hırsı ön planda olabiliyor.” dedi

Yükseköğretimde ilim ahlakını hukuki yönüyle ele alan Prof. Dr. Abdurrahman Eren, konuşmasında günümüz hukukunda etik davranışların, etik mevzuatlar kapsamında genellikle yaptırımsız kurallar olarak ele alındığını belirtti. Dolayısıyla etik mevzuatı içerisinde etik alanının, bir yaptırıma bağlanmadan, sadece neyin etik davranış olduğu neyin olmadığı tespit edilerek yapılan bir düzenlemeye tabi tutulduğunu ifade etti. Bugün etik mevzuatın yaptırımsız düzenlemeler olarak önümüze çıktığına, etik dışı davranışların ancak (ceza, disiplin, medeni hukuki gibi) başka mevzuatla yaptırıma konu olabildiğine dikkat çekti. O yüzden bugün yapılan etik yönergelerin, etik yönetmeliklerin, yaptırımdan uzak, genellikle etik olan davranışın tayinine yönelik, bir bilinç oluşturmaya matuf düzenlemeleri kapsadığına işaret etti.

Eren, Türkiye’de ilk defa kamu alanına yönelik bir etik düzenlemenin 2004 yılında Kamu Görevlileri Etik Kanunu etrafında yapıldığını belirtti. Mevcut etik kanunu etrafında her üniversitenin kendi etik davranış kurallarını yönetmelikle kendisi düzenleyebildiğine değindi. Ancak üniversitelerin çıkaracağı bu yönetmelikte etik dışı davranışla ilgili bir disiplin yaptırımına yer verilecekse bunun için mutlak kanuni bir dayanağın olması yani 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na uygun olması gerektiğine dikkat çekti. Eren konuşmasında bugün Türkiye’de Yükseköğretim alanında, başlı başına yükseköğretimle ilgili bir etik kanun ya da etik yönetmeliğin bulunmadığına; sadece 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda etik dışı davranışları cezalandırmaya yönelik yaptırımlı düzenlemelerin (disiplin düzenlemelerinin) bulunduğuna yer erdi. Yükseköğretimde yaptırımlar dışında, bir bilinçlenmeye, etik davranışları çerçevelemeye dönük yaptırımsız kurallar manzumesinden oluşan bir etik mevzuatın önemine değinen Eren, söz konusu mevzuatta, etik davranışları üç kategori altında düzenlemenin anlamlı olacağını belirtti. Bu üç kategoriyi ise yükseköğretim personelinin “kamu görevlisi olarak uyulması gereken etik davranışlar”; “eğitim ve öğretim üyesi olarak yani eğitim faaliyeti kapsamında uyulması gereken etik davranışlar” ve “bilimsel araştırma – yayın sırasında uyulması gereken etik davranışlar” şeklinde sıraladı. Eren, son olarak yükseköğretimde etik bilincin üst düzeylere taşınabilmesi için kuşatıcı ve etkin bir Yükseköğretim Etik Kurulu oluşturulabileceğini ifade etti.

Sabah oturumunda yükseköğretim ve ilim ahlakı konusunu uygulama boyutuyla inceleyen Prof. Dr. Gülfettin Çelik ise tebliğinde YÖK Denetleme Kurulu, ÜAK ve TÜBİTAK verilerine dayalı istatistiki bilgilerden hareketle ilim ahlakı açısından akademinin içinde bulunduğu durumu ortaya koydu. Çelik, ülkede bilimsel bilginin üretimi ve nitelikli – eğitimli insan sermayesinin gelişimi açısından temel referans noktası olan üniversitelerde ilim ahlakı konusunda mevcut durumun endişe verici düzeylerde olduğunu ifade etti. Eldeki istatistiksel verilerin bu durumu açıkça ortaya koyduğunu belirtti. Çelik, son yıllarda üniversitelerdeki bilimsel etik sorunlarıyla ilgili etik kurullara sevk edilen ve karara bağlanan dosya istatistiğinde büyük oranda bir artış olduğunu söyledi. Bu rakamların her geçen gün artış göstermesinin de olumsuz gidişatı gösterdiğini dile getirdi. Çelik, istatistiki veriler açısından en dikkat çekici noktanın, akademik kariyerin üst basamaklarına yükseldikçe, etik ihlal yaptırımı almış kişi sayısının toplam içindeki oranının azalmadığını hatta artmakta olduğunu ifade etti.

YÖK Denetleme Kurulu başkanı Çelik, bu tespitler etrafında, yükseköğretimde etik açısından yapılan denetleme süreçlerinin etkinliğinin artmasına rağmen, yaptırım boyutu açısından yetersiz kalındığına işaret etti. Bu yüzden yükseköğretimde etik ihlallere yönelik yeni tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğunu belirtti. Çelik, bilimsel bilginin üretildiği ve nitelikli insan gelişiminin öncelikli olduğu üniversitelerin nitelik ve kalitesinin yükseltilmesi açısından yeni tedbirlerin ve çalışmaların önemli olduğunu ifade ederek konuşmasına son verdi.

 

Çalıştayın öğleden sonraki bölümünde iki farklı oturum gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Rahmi Deniz Özbay’ın yaptığı  ‘Akademik Faaliyetlerde İlim Ahlakı’ konulu oturumda akademik faaliyetlerde ortaya çıkan ahlaki ihlaller, sorunlar ele alındı.

Moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı Prof. Dr. Sedat Murat’ın yaptığı ‘Akademik İlerleme Süreçlerinde İlim Ahlakı’ konulu oturumda ise yükseköğretimde akademik ilerleme süreçlerinde karşılaşılan ahlaki ihlaller ve meseleler masaya yatırıldı.      

© 2022 İstanbul Bilimler Akademisi